Newcastle United, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun (PIF) 2021’de yaptığı devralmanın ardından kısa sürede Premier Lig’in yeniden yükselen güçlerinden biri haline geldi. Ancak sahadaki başarıların yanında yönetimsel belirsizlikler ve etik tartışmalar, kulübün geleceğine dair soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Devralma öncesinde sekiz maçta galibiyet alamayan ve düşme tehlikesi yaşayan Newcastle, Eddie Howe’un göreve gelmesiyle bambaşka bir kimliğe büründü. Howe yönetiminde kulüp üç sezonda ikinci kez Şampiyonlar Ligi bileti aldı, ayrıca 70 yıllık kupa hasretine Carabao Kupası zaferiyle son verdi.
Teknik direktör Howe’un başarısı yalnızca transferlerle değil, oyuncu gelişimiyle de ölçülüyor. Fabian Schär ve Jacob Murphy gibi gözden düşmüş futbolcular yeniden form kazandı. Takımın simge ismi haline gelen Bruno Guimarães ise, 2022’de kulüp hâlâ düşme hattındayken gelerek Newcastle’ın vizyonuna olan inancını göstermişti. Şimdi kaptanlık pazubandını takan Brezilyalı yıldız: “Her şeyi değiştirdik ama daha fazlasını istiyoruz. Bu sadece başlangıç” diyerek hedefin büyüklüğünü vurguladı.
Yönetim Katında Fırtına: Ayrılıklar ve Belirsizlikler
Sahadaki istikrara rağmen, kulübün yönetim yapısı son yıllarda dalgalı bir süreçten geçiyor. Ortaklardan Amanda Staveley ve eşi Merhdad Ghodoussi’nin ayrılığı, yönetimdeki dengeleri sarstı. Ardından sportif direktör Dan Ashworth’un Manchester United’a gitmesi ve yerine gelen Paul Mitchell’ın da sezon sonunda istifa etmesi, kulübü üçüncü kez sportif direktör arayışına itti.
CEO Darren Eales’in sağlık sorunları nedeniyle ayrılmasının ardından yeni ismin (David Hopkinson) göreve gelmesi bir yılı buldu. Bu süreçte iletişim eksikliği ve şeffaflık konusundaki eleştiriler arttı. Taraftarlar, St. James’ Park’ın yenilenmesi ve antrenman tesislerinin modernizasyonu gibi projelerde somut ilerleme görememekten şikâyetçi.

Finansal Kısıtlamalar ve Isak Krizi
Premier Lig’in Kâr ve Sürdürülebilirlik Kuralları (PSR) Newcastle’ı zor durumda bıraktı.
Kulüp, puan indirimi riskini önlemek için Elliot Anderson ve Yankuba Minteh gibi genç oyuncuları satmak zorunda kaldı. Bu kısıtlamalar nedeniyle üç transfer döneminde büyük çaplı bir yıldız transferi yapılamadı.
Bu süreçte Alexander Isak’ın takımdan ayrılışı da kulüp içi gerilimin yansıması oldu. İsveçli golcüye yeni sözleşme sözü verilmesine rağmen PSR baskısı nedeniyle bu gerçekleşmedi ve oyuncu ayrıldı. Taraftarlar bu durumu “kulübün başarısız yönetim stratejisinin bir sonucu” olarak değerlendiriyor.
Newcastle’ın PIF tarafından yönetilmesi, kulübün sportif başarılarını gölgede bırakan insan hakları tartışmalarını da beraberinde getirdi. NUFC Taraftarları Spor Yıkamaya Karşı grubu yıllardır aktif olarak bu konuda sesini yükseltiyor. Son olarak Union Saint-Gilloise taraftarları, Şampiyonlar Ligi maçından önce Newcastle sahiplerine karşı protesto düzenledi. Newcastle United, saha içinde güçlü bir yapı kurmayı başardı. Ancak kulüp, finansal düzenlemeler, yönetimsel istikrar ve etik sorumluluk arasında hassas bir denge kurmak zorunda. Eddie Howe’un liderliğinde sahadaki umut sürerken, yönetim katında verilecek kararlar kulübün uzun vadeli geleceğini şekillendirecek.
Tyneside yeniden Premier Lig’in en güçlü sahnelerinden biri haline gelirken, Newcastle’ın bir sonraki adımı “sadece başarı” değil, sürdürülebilir başarı olacak.